Iğrıp
12 Eylül 1980 darbesinin tümüyle toplumun üstünü kara bulut gibi kapladığı günlerdi. Ne yapacağımızı pek bilemediğimiz en kıymetli yıllarımızın zamanı. Umutsuzluk içerinde kıvranırken, aynı zamanda çok şaşkındık. Geleceği kuracağımıza olan inancımız bir darbe ile yok olmuştu, sudan çıkmış balık gibiydik. Yine de şanslıydık aslında ölmemiş, yaralanmamış ne de içeriye düşmüştük. Sadece hayallerimizi, umudumuzu, geleceğimizi elimizden almışlardı. Böyle bir iklim içerisinde o yılları yaşayan milyonlarca gençten biriydim. Hiçbir planım ve işim olmadan bir ay önceki çok hareketli sosyal yaşamım bitmiş. Daha sakin ve kabuğuna çekilmiş şekilde yaşamaya başlamıştım. Kendimi oyalayacak bir şey ararken, o günlerde adada bir hareketlenme oldu. Bir ığrıp ağı ortaya çıkmıştı. Nostalji olarak adalılar biraya gelerek eski usul ığrıp ağı ile balıkçılık yapacaklardı. Bunun için ığrıp ağına kolon atacak balıkçı tayfasına ihtiyaç duyuluyordu. Iğrıp, Bizans döneminde beri Boğaz’da ve Marmara Denizi’nd...