Horoz Reis
Horoz Reis
Kayıkhanesinde işini bitirdikten sonra akşam eve gitmeden
çarşıda Hiristo Nanos’un kahvehanesine uğrar, kahvesini sohbet ederek içer, yanına uğrayan bir iki kişiye günlük harçlığını verirdi.
Sonra yavaş adımlarla ciğerci Raşit’in dükkanından bir kaç kilo kuzu ciğeri tarttırır, Marika Ververoğlu’nun bakkalından alışverişini yapar, gür sesiyle yanındakilerle vedalaşıp akşam inmeden eve giderdi.
Berberoğlu sokağından geçerken, Karlo Ververoğlu’nun kedilerini unutmazdı.
Birkaç ciğeri, kaldırımın kenarına hemen bırakırdı. Sağa döner, Arabacılar Meydanı'ndan Palamut Sokağı'na girerdi.
Evinin bulunduğu sokak lambasının altına uzun boyu, dev cüssesi, başında lacivert şapkası, ışığın altında beliren pembeden kırmızıya dönen suratı, gözlerindeki ışıltı, peşinde onlarca kediyle gelirdi.
Palamut Sokağı'na akşam böyle inerdi.
Sonra yavaş adımlarla ciğerci Raşit’in dükkanından bir kaç kilo kuzu ciğeri tarttırır, Marika Ververoğlu’nun bakkalından alışverişini yapar, gür sesiyle yanındakilerle vedalaşıp akşam inmeden eve giderdi.
Berberoğlu sokağından geçerken, Karlo Ververoğlu’nun kedilerini unutmazdı.
Birkaç ciğeri, kaldırımın kenarına hemen bırakırdı. Sağa döner, Arabacılar Meydanı'ndan Palamut Sokağı'na girerdi.
Evinin bulunduğu sokak lambasının altına uzun boyu, dev cüssesi, başında lacivert şapkası, ışığın altında beliren pembeden kırmızıya dönen suratı, gözlerindeki ışıltı, peşinde onlarca kediyle gelirdi.
Palamut Sokağı'na akşam böyle inerdi.
Sokak lambasının altında kedilere ciğer verirken, dev cüsseli herkesin gıpta ile baktığı
adamın en mutlu anını görürdük.
Dev cüssiyle, kırmızı suratlı, kocaman kolları ve elleri ile
yürüdüğü zaman yeri titreten Horoz Reis'i tüm adalılar tanırdı.
O zamanlar ismini pek çok kişi bilmezdi.
O herkesin Horoz Reisiydi.
Bildiğimiz büyük tekne reisi falan değil sadece Kumsal’da küçük bir kayıkhanesi vardı.
Fakir bir balıkçı olan babası küçükken onu teknesine alıp denize balığa çıkarırmış. Hep oyuncak horozunu yanına alırmış.
Fırtınalı havada oyuncak horoz denize düşüp kaybolunca arkasından çok ağlamış. Sonra adı Horoz Reis oluvermiş.
O zamanlar ismini pek çok kişi bilmezdi.
O herkesin Horoz Reisiydi.
Bildiğimiz büyük tekne reisi falan değil sadece Kumsal’da küçük bir kayıkhanesi vardı.
Fakir bir balıkçı olan babası küçükken onu teknesine alıp denize balığa çıkarırmış. Hep oyuncak horozunu yanına alırmış.
Fırtınalı havada oyuncak horoz denize düşüp kaybolunca arkasından çok ağlamış. Sonra adı Horoz Reis oluvermiş.
![]() |
Fotoğraf: Ara Güler |
Her başı sıkışana yardım ederdi. İş bulur, derdine koşar, kimseye hayır demezdi.
Bu dev yürekli, dev cüsseli adam, akşam adanın sokak kedilerini beslemeyi hiç ihmal etmiyordu.
Adaya gelen yazlıkçıların teknelerini, sürat motorlarını, karaya çeker. Bakımını, tamirini yapar. Yazlıkçıların gezi ve sürat teknelerini hazırlar, sabah denize gönderir akşam döndüklerinde tekneleri tonoza bağlar, bir sorun olup olmadığını sorar, eksiklikleri giderirdi.
Tüm gün kayıkhanesinde sandal ve motorların bakımını yapar, çekek yerinde güneşin altında sandalları denize indirir, denizden karaya alırdı.
Yaşı küçük olanlar, sürat motoruyla veya sandalla denize açılmak istediklerinden ailelerinden mutlaka imzalı kağıt isterdi. Tüm kazancı bu kayıkhaneydi.
Hep yan yanaydık
Palamut Sokağı'nın Arabacılar Meydanı'na bakan köşesinde iki katlı evde otururdu. Karşı binada bizim ailenin lokantası, lokantanın üst katında kaldığımız evimizin penceresinden her akşam kedileri beslemesini merakla izlerdim.
Bizim aile biri iskele meydanınında diğeri Palamut Sokak'ta iki lokantayı işletiyor, yemekleri kendileri yapıp servis ediyorlardı.
İki ağabeyim ve ablam lokantanın işlerine yardım ediyordu.
Palamut sokakta bulunan lokantanın üst katında iki odalı evde kalıyorduk.
Horoz Reis’te karşımızdaki evde otururdu.
Bizim aile biri iskele meydanınında diğeri Palamut Sokak'ta iki lokantayı işletiyor, yemekleri kendileri yapıp servis ediyorlardı.
İki ağabeyim ve ablam lokantanın işlerine yardım ediyordu.
Palamut sokakta bulunan lokantanın üst katında iki odalı evde kalıyorduk.
Horoz Reis’te karşımızdaki evde otururdu.
Oyuncak Müzesi gibi ev
Horoz Reis, sokak kedilerini taze ciğerle doyurduktan sonra evinin kapısından içeri girerdi. Onu Mari teyze ve annesi yaya karşılardı. Biz Horoz Reis’e dayday, eşine Mari teyze, annesine yaya derdik.
Onlar, anneme abla, babama enişte, derlerdi. Horoz Reis’in Palamut Sokağı'ndaki evi çocukluğumun büyük bölümünü geçirdiğim yerdi.
Anne, baba ve kardeşler lokantanın işlerini görürken ben, vakit geçirecek yer arardım. Horoz Reis’in evinde ilgimi çeken çok şey vardı.
Evin odalarında ışıklar, tablolar, saatler, renkli mumlar, Paris, Londra, Berlin gibi her şehrin bir simgesi ışıklı kar küreleri, noel ağacı, çikolata ve şekerlemeler, içecekler bulunurdu.
Duvarda asılı her 30 dakikada yuvasından öterek çıkan bir kuşu olan büyük saat hep ilgimi çekti. Her yarım saate bir duvarda asılı saate bakarak kuşun çıkışını izlerdim..
Çoğu zaman yaya ile vakit geçirirdim çünkü oda oyuncak müzesi gibiydi.
Onlar, anneme abla, babama enişte, derlerdi. Horoz Reis’in Palamut Sokağı'ndaki evi çocukluğumun büyük bölümünü geçirdiğim yerdi.
Anne, baba ve kardeşler lokantanın işlerini görürken ben, vakit geçirecek yer arardım. Horoz Reis’in evinde ilgimi çeken çok şey vardı.
Evin odalarında ışıklar, tablolar, saatler, renkli mumlar, Paris, Londra, Berlin gibi her şehrin bir simgesi ışıklı kar küreleri, noel ağacı, çikolata ve şekerlemeler, içecekler bulunurdu.
Duvarda asılı her 30 dakikada yuvasından öterek çıkan bir kuşu olan büyük saat hep ilgimi çekti. Her yarım saate bir duvarda asılı saate bakarak kuşun çıkışını izlerdim..
Çoğu zaman yaya ile vakit geçirirdim çünkü oda oyuncak müzesi gibiydi.
Allah gönderdi!
Bir gün Yaya bize kocaman tepsi içinde meyveler getirdi. ” Bu meyveleri kim gönderdi” dedim. Yaya “Allah yolladı” “ Nasıl yolladı? ”diye sorunca tuttu kolumdan beni mutfağa götürdü. Mutfağın ocak bölümünün üstünde kocaman davlumbazı göstererek “Buradan yolladı”.
Aşağıdan yukarıya davlumbazdan bakınca gökyüzü görülüyordu. Allah ile ilk böyle tanıştım. Her zaman o davlumbaz ve oradan yolladığı meyveler aklımda kaldı.
Aşağıdan yukarıya davlumbazdan bakınca gökyüzü görülüyordu. Allah ile ilk böyle tanıştım. Her zaman o davlumbaz ve oradan yolladığı meyveler aklımda kaldı.
Nerdeyse 80 yaşına gelmiş yaya benim vakit geçirdiğim oyun arkadaşım olmuştu. Mari teyze, mutfakta yemekle uğraşırken biz evin renkli adeta bir müzeyi andıran küçük odasında, oyuncaklarla, rengarenk biblolar, ve eşyalarla oynardık.
Yaya, küçücük elleri kırış kırıştı.
Suratında derin yaşlılık izleri vardı. Ellerimle hep o kıvrık kırışıklıklara dokunurdum. Her defasında ellerini elimle incelerdim.
Yaya, küçücük elleri kırış kırıştı.
Suratında derin yaşlılık izleri vardı. Ellerimle hep o kıvrık kırışıklıklara dokunurdum. Her defasında ellerini elimle incelerdim.
Uzun yıllar komşuluğumuz böyle sürdü. Mutlu günlerimizde, cenazelerimizde hep vardılar. Babamı 6 yaşında bir Aralık ayında kaybettim.
Her gün uyurken yastığımın altına sarı 25 kuruş koyduktan sonra işine giden babam, beni çok erken bırakmıştı. Uzun süre sarı yirmi beş kuruşları bulmak için yastığın altına baktım.
Babam kilolu uzun boylu 'Pehlivan' lakaplı biriydi. Horozla yan yana geldiklerinde görüntüleri görülmeye değerdi.
Horoz Reis’in çocukları yoktu. Evinin arka bahçesinde Rizeli Nalbur Hasan’ın kullandığı geniş bir arsa vardı. Buraya demir, kereste, kum, çakıl, çimento ve diğer malzemeler konurdu. İki tane dikdörtgen şeklinde kireç kuyusunun üstü açık içinde sönmemiş kireçler, hareket edip patlardı. Çocukluğumuzun en hareketli dönemimizde bu kireç kuyularını izlemek etrafından dolaşmak eğlencemizdi..
Türkmen Apartmanı'na önce Horoz Reis birkaç ay sonrasında biz taşındık.Horoz Reis’in Palamut Sokağı'ndaki evine eskici Hayrullah Garip taşındı. Mesleğini evin arka arka bahçesinde sürdürdü.
Her yıl yaz aylarında Horoz Reis kıçtan takma Seagul motoruyla bizi adanın arka koylarına pikniğe götürürdü. Bu artık bir gelenek olmuştu. Kurşunburnu, Dilburnu, Ayazma Koyuna gidilir. Mari teyze, yeğeni Ankine ve bizim aile, piknik yapar çok hoş zaman geçirirdik. Karpuzu denizde soğutur, enfes yemekleri yer, büyükler içki, biz gazozu içer, akşama kadar denize girer eğlenirdik.
Adanın Cankurtaranı
Her gün uyurken yastığımın altına sarı 25 kuruş koyduktan sonra işine giden babam, beni çok erken bırakmıştı. Uzun süre sarı yirmi beş kuruşları bulmak için yastığın altına baktım.
Babam kilolu uzun boylu 'Pehlivan' lakaplı biriydi. Horozla yan yana geldiklerinde görüntüleri görülmeye değerdi.
Horoz Reis’in çocukları yoktu. Evinin arka bahçesinde Rizeli Nalbur Hasan’ın kullandığı geniş bir arsa vardı. Buraya demir, kereste, kum, çakıl, çimento ve diğer malzemeler konurdu. İki tane dikdörtgen şeklinde kireç kuyusunun üstü açık içinde sönmemiş kireçler, hareket edip patlardı. Çocukluğumuzun en hareketli dönemimizde bu kireç kuyularını izlemek etrafından dolaşmak eğlencemizdi..
Kireç, kuyularının etrafında dolaştığımız için evden azar işitir, dayak yer, ertesi gün yine kuyuların başına gider, içine taş. sopa atar nalbur Hasan kovalayıncaya kadar oynardık. Bazı zamanlar, Horoz Reis’in evine kaçardık. Sokağın bittiği yerde ise Dişçi Zozo’nun muayenehanesi bulunurdu.
Komşular taşınıyor
Yaya öldükten sonra Horoz Reis ve Mari teyze artık yalnız kaldı. Hayat böyle akıp giderken bir değişiklik oldu. Hem bizim hem Horoz Reis ve ailesinde.Sokağın karşı komşuları taşınmaya başladılar. Palamut Sokağı'ndan Çınar Meydanı’nda bir apartmanın alt üst iki komşusu oluvermiştik. İkinci katta Horoz Reis ve Mari teyze. Üçüncü kata da biz taşındık. Kader aynı binanın değişik katlarında birlikte olmaya, devam edin diyordu.
![]() |
Çınar Meydanı Türkmen Apartmanı son oturduğu ev |
Türkmen Apartmanı'na önce Horoz Reis birkaç ay sonrasında biz taşındık.Horoz Reis’in Palamut Sokağı'ndaki evine eskici Hayrullah Garip taşındı. Mesleğini evin arka arka bahçesinde sürdürdü.
Komşuluk böyle olur.
Çınar Meydanı’nda komşuluğumuz sürüyordu. Mari teyze gündüzleri bizde kahve ve sohbette veya bizimkiler onların evindeydi. İki ve üçüncü katın daire kapıları gündüzleri hep açıktı. Biz kalabalık bir aileydik, çokta gürültü yapardık bir gün dahi şikayet etmediler. 1970’li yılların başında televizyon yayınları başladı.
Horoz Reis’de adada ilk televizyon alanlardandı. Bizim televizyonumuz yoktu. Sihirli kutu çocuklar için inanılmaz bir şeydi. TRT haftada bir kaç gün belli saatlerde akşam 19.00 -24.00 arası siyah beyaz yayın yapardı. Biz tüm aile, Horoz Reis’in salonunda koltuklara yerleşir, istiklal marşı ile televizyon seyretmeye başlar 24.00' de istiklal marşı ile televizyonu kapatırdık.
Mari teyze bize yiyecekler ve meşrubat verirdi. Bu böyle uzun zaman devam etti. Biz sinemaya gider gibi haftanın 3-4 günü Horoz Reis’in salonunda televizyon karşısında olurduk. Reis, sabahları 05.30 ‘da kalkıp kayıkhaneye gittiği için saat 9.00 gibi koltukta uyuklamaya başlar bize gidin diyemezdi. Koltukta uyuklayıp televizyonun kapanma saatini beklerdi. Sabahları da erkenden kalkardı.
Horoz Reis’de adada ilk televizyon alanlardandı. Bizim televizyonumuz yoktu. Sihirli kutu çocuklar için inanılmaz bir şeydi. TRT haftada bir kaç gün belli saatlerde akşam 19.00 -24.00 arası siyah beyaz yayın yapardı. Biz tüm aile, Horoz Reis’in salonunda koltuklara yerleşir, istiklal marşı ile televizyon seyretmeye başlar 24.00' de istiklal marşı ile televizyonu kapatırdık.
Mari teyze bize yiyecekler ve meşrubat verirdi. Bu böyle uzun zaman devam etti. Biz sinemaya gider gibi haftanın 3-4 günü Horoz Reis’in salonunda televizyon karşısında olurduk. Reis, sabahları 05.30 ‘da kalkıp kayıkhaneye gittiği için saat 9.00 gibi koltukta uyuklamaya başlar bize gidin diyemezdi. Koltukta uyuklayıp televizyonun kapanma saatini beklerdi. Sabahları da erkenden kalkardı.
Her yıl yaz aylarında Horoz Reis kıçtan takma Seagul motoruyla bizi adanın arka koylarına pikniğe götürürdü. Bu artık bir gelenek olmuştu. Kurşunburnu, Dilburnu, Ayazma Koyuna gidilir. Mari teyze, yeğeni Ankine ve bizim aile, piknik yapar çok hoş zaman geçirirdik. Karpuzu denizde soğutur, enfes yemekleri yer, büyükler içki, biz gazozu içer, akşama kadar denize girer eğlenirdik.
Adanın Cankurtaranı
Kışın ve geceleri adaların ana karaya ulaşımı çok sorunluydu birçok hasta bu yüzden hayatını yolda kaybederdi. Adalılar hastaları olduğunda önce Doktor Yorgo Çirapulos’un kapısını çalar, ardından bizim evin önünde olurlardı.
![]() |
Soldaki Dr. Yorgo Çirapulos |
Kışları çoğu gecenin bir yarısı “ Horoz Reis” haykırışları ile uyanırdık. Gece bu bağırışmalar uykumuzu böler, haykırışlar hasta ya da yaralı birinin karşıya götürülmesi anlamına geliyordu.
Horoz Reis’in “Geliyorum” sesi yükselirdi ardından. Kumsala gider tekneyi hazırlar hasta bindirilir karşı kıyıya zorlu yolculuk başlardı. Öyle güçlü motorla ve büyük tekne ile değil 5-6 metre boyunda içten takma sandalla yapılırdı bu yolculuk. Zorlu dalgalı denizde bata çıka gidilirdi. Bisikletçi Maça beyin bisiklet tamiri için kullandığı oksijen kaynağı hastaların oksijen tüpü olurdu.
![]() |
Kayıkhanesinde |
Adanın cankurtaranı alt katımızda otururken büyük bir acı yaşadık.
Naciye teyzem kalp ameliyatı geçirmiş 4-5 yıldır normal hayatını adadaki evimizde sürdürüyordu. Bir lodoslu Pazar günü çarpıntıları artıp yüksek sesle geğirmeye başlamıştı. Çoğu zaman günlerini böyle geçiriyordu. Akşama doğru sıkıntıları fazlalaşınca ben yüksek kahveye gidip iskambil oynayan Yorgo Çiropolos’a haber verdim. Zaten çok sık bizim eve geldiği için normal karşıladı.
–“Sen git ben gelirim “ 30 dakika sonra eve geldi. Muayenesini yaptı ” Hastaneye gitmesi lazım “ dedi şiddetli Lodos estiği için vapurlar çalışmıyordu. Hemen alt kata Horoz Reis’lere indik kapıyı çaldık kapı bir türlü açılmıyordu. O sabah erkenden vapurlar çalışırken, Horoz Reis karşıya geçmiş, Lodos olduğu için adaya dönememişti.
Çaresiz Kumsal’a gittik bir tekne aramaya başladık. Berber İrfan’ın teknesine teyzemi taşıdık. Akşam olmak üzereydi tekne limandan ayrıldı birkaç dakika sonra tekrar limana geri döndü. Şiddetli dalgalar yol aldırmıyordu. Akşam 6 olmuştu teyzemi hastaneye götüremiyorduk. Horoz Reis olsa bir çaresini bulur ablasını mutlaka karşıya götürürdü. Onun yokluğunu her şeyimizle hissediyorduk. Sonuçta çaresiz kaldık akşam saat 8 doğru Lodos biraz azaldı.
–“Sen git ben gelirim “ 30 dakika sonra eve geldi. Muayenesini yaptı ” Hastaneye gitmesi lazım “ dedi şiddetli Lodos estiği için vapurlar çalışmıyordu. Hemen alt kata Horoz Reis’lere indik kapıyı çaldık kapı bir türlü açılmıyordu. O sabah erkenden vapurlar çalışırken, Horoz Reis karşıya geçmiş, Lodos olduğu için adaya dönememişti.
Çaresiz Kumsal’a gittik bir tekne aramaya başladık. Berber İrfan’ın teknesine teyzemi taşıdık. Akşam olmak üzereydi tekne limandan ayrıldı birkaç dakika sonra tekrar limana geri döndü. Şiddetli dalgalar yol aldırmıyordu. Akşam 6 olmuştu teyzemi hastaneye götüremiyorduk. Horoz Reis olsa bir çaresini bulur ablasını mutlaka karşıya götürürdü. Onun yokluğunu her şeyimizle hissediyorduk. Sonuçta çaresiz kaldık akşam saat 8 doğru Lodos biraz azaldı.
Teyzem artık “İmdat ölüyorum” diye çığlıklar atıyordu. O zaman saat 21.20’de Kartal ve Pendik’e giden şehir hatları vapuru vardı. O vapur, dalgalara rağmen Büyükada İskelesi'ne geldi. Teyzemi acılar içinde vapura taşıdılar. Kartal’dan bir taksiye bindirildi. Haydarpaşa’da bulunan Doktor Siyami Ersek Kalp Hastanesi’nin kapısına geldiğinde teyzem, takside son nefesini verdi. Büyükada’dan Haydarpaşa’ya yapılan bu zor yolculuğa teyzem dayanamadı ve onu böyle talihsiz bir şekilde kaybettik.
Horoz Reis bu olayı duyunca Naciye ablasının yanında olmadığı için inanılmaz üzüldü.
Kışın adada yaşayanların şehre bu kadar yakın olmalarına rağmen Doğu Anadolu’nun karlar altındaki bir köyünde hiçbir farkı yoktu.
Doktor Yorgo Çiropolos ve Horoz Reis adalarda hasta biri olunca, saate bakmadan kim olursa olsun karşıdaki hastaneye yetiştirirlerdi. Yıllarca bu görevi insanlık adına yaptılar. Bu iki isim ada için efsane oldu. İkisi de adalar için çok değerliydi. Adalılar bu iki güzel insanı hiç unutmadı.
Doktor Yorgo Çiropolos ve Horoz Reis adalarda hasta biri olunca, saate bakmadan kim olursa olsun karşıdaki hastaneye yetiştirirlerdi. Yıllarca bu görevi insanlık adına yaptılar. Bu iki isim ada için efsane oldu. İkisi de adalar için çok değerliydi. Adalılar bu iki güzel insanı hiç unutmadı.
Sokak adları değişiyor
Büyükada’danın dükkanlarının evlerinin büyük bölümü
kiliselerin akarlarıydı. İskele Meydanı'nda 1735 yılında inşa edilen
Panayia Kilise’sinin keşiş ve inziva odaları lokanta, pastane, manav, bakkal olarak işletiliyor. Buraların sahipleri çok düşük bir kira bedelini
Balıklı Rum Hastanesi Vakfı’na yatırırdı. Bir çok evin tapusu bu vakfa aitti.
Bu evler kiraya verilirdi. Hem evine hem dükkanı için yıllardır kiliseye çok az
kira ödeyenler vardı.
Büyükadalı tarihçi Akillas Milas’a göre adada 1922 yılına kadar hemen
hemen hiç Türk yoktu. 1922 yılından sonra Türkler adada dükkan açmaya
yerleşmeye başladı. O yıllardan sonra Türkleştirme politikası nedeniyle Rumca
isimler de değiştirilmeye başlandı. Palamut Sokağı'nın eski adı Stavrinos’du.
Panayia Kilise Sokağı İsa Celebi, Thimiana Amca’nın Sokağı, Temenna Sokak,
Panço Sokak, Pancur, Ligor Pervana Sokak, Pervane Sokak, Kefala Kalfa’nın Sokağı Kefil Sokak, Giacumo Caddesi Çankaya Caddesi, Hırvat asılı Yorguli’ye
ait Yorguli Kumsalı Yörükali’ye dönüşecekti.
Eski adı Stavrinos olan Palamut Sokağı aynı zamanda Türkiye’nin ve adanın efsanesi Lefter
Küçükandiyonadis’in doğduğu yerdi.
Adı bir kez daha Fenerbahçeli Lefter Sokağı olarak değiştirildi.
Adı bir kez daha Fenerbahçeli Lefter Sokağı olarak değiştirildi.
Adada akşam
Memurlar, inşaatlarda çalışanlar,
bahçıvanlar işleri bitince soluğu yüksek kahvede alırlardı. 5’ den 7’ye kadar burada tavla, kağıt oynar kızgın kumda yapılan
kahvelerini yudumlayarak vakit geçirirler.
Akşam yedi olduğunda saat kulesinin karşısında bizim ailenin akşam meyhaneye dönüşen lokantasını doldururlardı. Motorcu kaptan Özer, astsubay Numan, marangoz Koço, bahçıvan Cimo, Demirci Hüseyin, Koreli Nalbant, çiçekçi Dimitro, müteahhit Gültekin, altın çocuk polis Tuğrul, kumcu Andrea ve Niko kardeşler..
Akşam yedi olduğunda saat kulesinin karşısında bizim ailenin akşam meyhaneye dönüşen lokantasını doldururlardı. Motorcu kaptan Özer, astsubay Numan, marangoz Koço, bahçıvan Cimo, Demirci Hüseyin, Koreli Nalbant, çiçekçi Dimitro, müteahhit Gültekin, altın çocuk polis Tuğrul, kumcu Andrea ve Niko kardeşler..
![]() |
Kumsal şimdinin Fıstık Ahmet'in mekanına yakın bir yer. Kadın çocuk ağlardan çıkan bereketi topluyor. Öndeki siyahlı küçük çocuk Ortaokul sınıf arkadaşım çarşıda balıkçı dükkanı olan Ali Üçyıldız. |
Horoz Reis meyhaneye uğradığında hayat
bayram olurdu. Nefis kırlangıç balığı getirir. Kumcu Andrea mutfağa girer önce
kırlangıcın kanatlarını ve kuyruğun son bölümünü keser tencereye koyduğu su ile
haşlardı.
Kırlangıç denizin dibinde taşlarda yaşar onu avlamak ustalık isterdi.
Horoz Reis ve meslektaşı Ligor adanın en iyi kırlangıç avcılarıydı. Oltalarını yılların tecrübesi ile kırlangıçların oluğu taşlara bırakırlardı. Horoz Reis'in masası çok zengindi tüm mezeler, balıklar ve bolca rakı bulunurdu. Geleni gideni bitmezdi. Her şeyde olduğu gibi masası bereketliydi. Onun meyhaneye geldiğini öğrenenler bir iki turladıktan sonra kendini içeride masasında bulurdu. Kimseyi masasından çevirmezdi.
Kırlangıç denizin dibinde taşlarda yaşar onu avlamak ustalık isterdi.
![]() |
Ligor, duvarcı ustası Stavro ağlarını atmaya gidiyor. |
Horoz Reis ve meslektaşı Ligor adanın en iyi kırlangıç avcılarıydı. Oltalarını yılların tecrübesi ile kırlangıçların oluğu taşlara bırakırlardı. Horoz Reis'in masası çok zengindi tüm mezeler, balıklar ve bolca rakı bulunurdu. Geleni gideni bitmezdi. Her şeyde olduğu gibi masası bereketliydi. Onun meyhaneye geldiğini öğrenenler bir iki turladıktan sonra kendini içeride masasında bulurdu. Kimseyi masasından çevirmezdi.
Rakı kadehleri birbirine vurur, masalar birleşir, meyhanenin içine anason kokusu dolar kahkahalar dışarıya taşardı. Tüm meyhane bilikte eğlenirdi.
Meyhanedeki güzel enerji ve mutluluğun coşkusu önce iskeleye sonra bütün adanın ıssız kimsenin geçmediği sokaklarına dolardı. Bir tek meyhanede bulunanların eşleri bu durumdan fazlaca mutsuz ve şikayetçiydi.
Eğlence biraz uzayınca başlarlardı meyhanenin önünden tur atamaya. Kadınlar meyhaneye girmezlerdi. Sadece dışarıda dolaşarak eşlerine kendilerini göstermeye çalışırlardı. Kimin eşi meyhanenin önünde dolaşırsa o madara ve alay konusu olurdu. Kahkahalar dinmezdi bu durumda. Meyhanede gece, her zaman neşe kaynağı bahçıvan Kornili’nin rakı kadehi üzerinde tek ayakla çıkıp oynaması ile son bulurdu.
Bu adanın en en güzel eğlencelerinde biriydi her akşam tekrarlanırdı.
Yıllar sonra
Horoz Reis bazı akşamlar kapısının önüne
gelenlere karşı daha sessiz olmaya başlamıştı. O sırada Mari teyzenin sesi
duyulurdu. “Horoz hasta”
aşağıdakiler bağırmaya ısrar etmeye devam ederdi. Sonra kapı açılır. Horoz hasta
olmasına rağmen yine soğuk havada karşı kıyıya doğru yol alırdı. Aslında Mari teyze
bu
durumdan hiç hoşnut değildi. Haftada 3-4 kez kocası yatağından kalkıp ertesi
akşam olana kadar eve gelmiyordu. Onun için bazı akşamlar böyle yapar ve söylenirdi.
![]() |
Nikah davetiyesi ve Evlilik cüzdanı |
![]() |
Horoz Reis Mari teyze ile nikah masasında belki ilk kez kravat takmış olarak görüyoruz. |
Artık biz büyümeye Horoz Reis yaşlanmaya başladı.
Kumsal’a gitmeden Topuz sokağının yanında geniş bir arazi vardı. Burada bir mağara gibi yerde bebek arabasında zarzavat satan Arnavut kalırdı. Horoz Reis’in koruması altındaydı. Bu arsada Horoz Reis teknelere macun çeker boya yapardı. Bir gün arsada çalışırken akrep tarafından sokuldu. Üstünde durmadı. Yine o arsada çalışırken kalbi tekledi, fenalaştı karşıya hastaneye götürüldü. Tedavi fayda vermedi. Sonra kocaman her zaman iyilik için atan kalbi durdu. 14 Aralık 1978 yılında 52 yaşında vefat etti.
Fellini filmi gibi cenaze töreni
En çok üzüldüğüm Horoz Reis’in cenazesine o
görkemli törene katılamamak olmuştur. Cenaze töreni için anlatılanlar Horoz
Reis’i daha da efsaneleştirdi.
Beyoğlu Üç
Horon Surp Yerrortutyun Ermeni Kilisesi’nde dini tören yapılmış. Cenaze Kartal’a getirilmiş. Horoz Reis’in yardımseverliği adayla sınırlı değildi. Yalova Karamürsel ile tüm karşı kıyıda ki balıkçılar onu tanır bilirdi..
Horoz Reis'in tabutunun olduğu teknenin etrafında yüzlerce balıkçı, teknesiyle toplaşmıştı.
Pendik, Tuzla, Yalova, Büyükada, Heybeliada, Burgazada ve Kınalıada’dan gelen balıkçılar dev cüsseli dostlarının naaşının bulunduğu teknenin etrafında çiçekler gibi toplanmışlar.
Federico Fellini’ni “Ve gemi gidiyor" Filmindeki transatlantiğin geçişini seyretmek için toplanan yüzlerce tekne gibiydiler.
Kartal’dan yüze yakın küçük, büyük tekne eşliğinde üzgün insanlar, balıkçılar, sirenlerini çalarak, ağlarını sallayarak cenaze konvoyuyla önce Büyükada Kumsal'a mekanına geldiler. Kalabalık binlerce kişiye ulaştı. Büyükada iskelesine kadar omuzlarda taşındı. Doğduğu ve çok sevildiği adasından son kez omuzlarda dolaştı.
Cenaze tekrar tekneye bindirildi Kınalıya ulaştı. Kınalıada'da büyük kalabalık ve din adamları bekliyordu. Birden bir kargaşa oldu tekneye atlayanlar neredeyse 130 kiloluk Horoz Reis’in tabutunu omuzlara aldılar. Din adamları ortada kaldı. Oysa omuzda değil dini inançlarına göre elde aşağıda taşınması gerekiyordu. Artık cenaze omuzlarda kalabalığın arasında gidiyordu.
Horoz Reis'in tabutunun olduğu teknenin etrafında yüzlerce balıkçı, teknesiyle toplaşmıştı.
Pendik, Tuzla, Yalova, Büyükada, Heybeliada, Burgazada ve Kınalıada’dan gelen balıkçılar dev cüsseli dostlarının naaşının bulunduğu teknenin etrafında çiçekler gibi toplanmışlar.
Federico Fellini’ni “Ve gemi gidiyor" Filmindeki transatlantiğin geçişini seyretmek için toplanan yüzlerce tekne gibiydiler.
Kartal’dan yüze yakın küçük, büyük tekne eşliğinde üzgün insanlar, balıkçılar, sirenlerini çalarak, ağlarını sallayarak cenaze konvoyuyla önce Büyükada Kumsal'a mekanına geldiler. Kalabalık binlerce kişiye ulaştı. Büyükada iskelesine kadar omuzlarda taşındı. Doğduğu ve çok sevildiği adasından son kez omuzlarda dolaştı.
Cenaze tekrar tekneye bindirildi Kınalıya ulaştı. Kınalıada'da büyük kalabalık ve din adamları bekliyordu. Birden bir kargaşa oldu tekneye atlayanlar neredeyse 130 kiloluk Horoz Reis’in tabutunu omuzlara aldılar. Din adamları ortada kaldı. Oysa omuzda değil dini inançlarına göre elde aşağıda taşınması gerekiyordu. Artık cenaze omuzlarda kalabalığın arasında gidiyordu.
![]() |
Kınalıada Surp Kirkor Lusavoriç Mezarlığında annesin yanında yatıyor.( D.1926 1Ö:1978) |
Yalnız ve yasla süren hayat
Mari teyze alt katımızda uzun süre yalnız
kaldı. Ablasının kızı Ankine ve oğlu Alen ile birlikte oturdu. Ankine ablayı
uzun süre Beyoğlu'nda gelinlik satan dükkanda çalışırken görürdüm. Sonra görmez oldum. Oğlu Alen'inin babasının yanına Arjantin’e
gittiğini duydum. Mari teyze, uzun süre
siyah yas elbiseleri ile dolaştı.
Mari teyze öldükten sonra erkek kardeşi kumar borcuna karşılık oturduğu evi sattı.
Belediye meclis kararıyla 15 metre boyunda deniz cankurtaran ambulansına Horoz Reis adı verildi. Kayıkhanesinin bulunduğu Kumsal limanına hala Horozun yeri denir. Burada adını yaşatan Horoz Reis çay bahçesi vardır.
![]() |
Adalar Belediyesinin ambulans teknesine Horoz Reis adı verildi. |
Mari teyze öldükten sonra erkek kardeşi kumar borcuna karşılık oturduğu evi sattı.
Belediye meclis kararıyla 15 metre boyunda deniz cankurtaran ambulansına Horoz Reis adı verildi. Kayıkhanesinin bulunduğu Kumsal limanına hala Horozun yeri denir. Burada adını yaşatan Horoz Reis çay bahçesi vardır.
![]() |
Büyükada Kumsal Horoz Reis:in mekanı |
Bana da aradan geçen bunca yıl sonra onu yazmak düştü. 14 Aralık 1978 onun öldüğü tarih aradan 39 yıl geçti.
Bakalım çocukluğumun efsanesi Berç Yetvard Akdeniz’i Horoz Reis’i kaç kişi
hatırlayacak.
Daydaya
Mari Tantik’e
Yaya’ya
Ankine Kuyrig’e saygıyla
Adil Bali
14.12.2017
Not: Fotoğrafların büyük bölümü Google arşivden kullandım. Özel fotoğraf sahipleri varsa adını göremediğim için yazamadım. Uyarırlarsa ekler yazarım.
Adil kardeşim, Horoz Reis yazında güzellikleri, dostlukları gördüm. Türk, Ermeni, Arnavut, Rum hepsi bir arada dayanışma içinde... Bugün bunları yaşayamamanın hüznünü hissetim. Sinop'tan aile dostumuz Vartan amcayı, Siranuş teyzeyi, Agop'u, Bercüs'ü hatırladım. Bu güzel günlerin tekrar yaşanması dileğiyle...
YanıtlaSilŞenol Konukçu
Sağ olasın Şenol Konukçu
SilÇok güzel bir yazı olmuş, kutlarım. Pendik'te doğdum ama çocukluğumun önemli kısmını Ada'ya gidip gelerek geçti. O zamanların Ada'sı muhteşemdi. Şimdi ismini hatırlayamadığım bir çocukluk arkadaşım vardı rum ya da ermeni diye hatırlıyorum. O'nun teyzesi yaşlı bir hanım meydandan yokuşa çıkarken ahşap, büyükce bir evde otururdu. arkadaşımla sık sık ada'ya kaçar onu ziyarete giderdik. İkimiz de güneşten kavrulmuş kapkara çocuklardık. Hava patladığında orada kalırdık. Yazları daha çok giderdik. Pikniğe çıkar ada'nın tertemiz sularında yüzedik. Yaşlı teyzemiz bizi çok severdi her gelişimizde bizi görünce sevinir, o hoş şivesiyle - ah benim karaoğlanlar gelmiş,- der, hemen koşar bize köfteler yapardı. Unutamadığım anılardan biri de Lefter. Mahallede balıkçılardan duyardık, Lefter adaya gelmiş diye. Bir gün, Lefter Ada'da takım kurmuş dediler. Hemen koşardık vapura. Ada'ya gider Lefter'le top oynamak için yarışırdık. uzun hikayeler var. Bu yazı beni çocukluğumun en mutlu günlerine götürdü. Binlerce teşekkürler. Ellerinize, kaleminize sağlık.
YanıtlaSilÇok teşekkür ederim.
YanıtlaSilAsil bey selamlar;
SilHoroz Reisi bugün Büyükada'da Belediye binasındaki resimlerden gördüm ve alt yazısı çok ilgimi çekti, bugün bu saatlerde İnternette araştırma yaptım sizin yazınız bana çok daha ilginç geldi. Ben Sosyal medya'da Canlı Yayın yapıyorum, İlginç kişilikleri, değişik konuları
topluma bilgilendirme anlamında faydalı olmaya çalışıyorum. İzniniz olur ise Oruç Reisi Canlı yayında anlatmak isterim.
Saygılarımla
Halet ATAŞ