Koço Kasapoğlu'nun oğlu çocukluk arkadaşım Naso

Türk Milli takımının ve İstanbulspor’un beyefendi futbolcusu Koço Kasapoğlu’nun bugün doğum günü. Koço Kasapoğlu Büyükadalı berber Niko ve eşi Efrosini’nin dördüncü çocuğuydu. 15 Kasım 1935’te dünyaya geldi. Hayatta olsaydı 87 yaşını kutlayacaktı. İstanbul beyefendisi dürüst insanı, 5 Nisan 2016’da doğduğu ve çok sevdiği Büyükada’da toprağa verdik. 

Koço Kasapoğlu maça çıkarken

Aşağıda 70’li yıllarda çekilmiş siyah beyaz fotoğrafını gördüğünüz Koço ve Kleopatra Kaspoğlu’nun oğlu Naso benim çocukluk arkadaşımdı. Büyükada’da çocukluğumuz birlikte geçti. Bize Türkçe’nin en güzel, en hoş kelimeleriyle, seçtiği fıkralarını anlatır, güldürürdü. Her gün “ Adil bak, yeni bir tane daha, buna çok güleceksin” der kolumdan tutup anlatmaya başlardı. Naso ile Ada’da çok güzel çocukluk ve ilk gençlik yıllarımızı geçirdik. Saat Meydanı’nın her yerindeydik, Ada’nın kıyılarında, denizinde, top sahalarında, bahçelerinde, çok güzel anılar birikirdik. 

Koço Kasapoğlu, Naso, Kleopatra Kasapoğlu 70'li yıllar Büyükada'daki dükkanında


Birkaç yıl sonra 1974 Kıbrıs harekatıyla rüzgar farklı esmeye başladı. Ada’da yaşayan İstanbullu Ortodoks Rumlar, Kasapoğlu ailesi için de durum çok farklılaştı. Ülkede esen ayrımcılık, tekçilik politikasını etkileri Adaya da ulaştı. Aile, bu baskılara dayanmadı ve anılarını, arkadaşlarını, kariyerinin keyfini çıkarmayı, işyerini, evini tüm sevdiklerini Ada’da bırakıp Atina’ya gitmek zorunda kaldı. İstanbullu ünlü futbolcunun eşi ve çocuklarına gitmek zorunda bırakıldıkları Atina, yoksulluk, yokluk, sevgisizlik yoksunluk oldu. Kendilerini sudan çıkmış balık gibi hissetiler. Toprakları ayağında kaymıştı, bastıkları, yükseldikleri gönüllere girdikleri zemin ayaklarından kaymıştı. Artık tanımadıkları, bilmedikleri topraklardaydılar. Hâlbuki İstanbul’da Türk Milli takımına seçilmiş ünlü bir futbolcu, Ada’da herkesin saygı duyduğu kişiyken Atina’da derin bir yalnızlık onlarlaydı. Kukaki denen bir mahallede ailesine bakabilmek, geçinebilmek için bir manav dükkanı açtı. Beş yıl önlük takıp, mavnacılık yapmak zorunda kaldı. Emekli oldu fakat oradaki hayata hiç alışamadı. İstanbul’a Büyükada’ya gidip gelmeye başladı. Eski kulübü İstanbulspor’un bir davetiyle 2015 Haziran’ında ailesiyle birlikte İstanbul’a gelmiş, fakat bir haftalık süreyi doktorların durumu ciddi bulması nedeniyle hastanede geçirmişti. Bu ziyarette İstanbulspor’un eski futbolcularının da teşvikiyle temelli olarak yurduna dönmeye karar vermişti. Mart sonlarında bacağından ameliyat oldu. Hastaneden çıktıktan birkaç gün sonra, 5 Nisan 2016 gecesi aniden fenalaştı ve evinde son nefesini verdi. Sanki doğduğu topraklara gömülmek için dönmüştü. Hani derler ya ‘toprak çekti’ işte öyle olmuştu. Büyükada’da gerçekleştirilen cenaze töreninin ardından, çocukluğundan itibaren hayatında hep önemli bir yer işgal eden Adalı komşusu 11 yaş büyüğü efsane Lefter Küçükandonyadis’in birkaç metre ötesinde toprağa verildi. Kızı Lukia eşi Kleopatra Atina’ya dönmedi Büyükada’ya yerleşti. Eski dostlarıyla şimdilerde güzel vakit geçiriyor. 
Erkan Karaduman, Naso Vermez, Adil Bali, (Saraylı Pastanesi 06.11.2022 Atina, Palio Faliro )

Benim çocukluk arkadaşım Naso’dan o günlerden beri çok az haber alıyordum. Çok uzun yıllar sonra Erkan’la Atina’ya yaptığımız ziyarette 6 Kasım 2022 günü Palio Faliro semtinde İstanbullu işletmeci Saraylı pastanesinde buluştuk. Çocukluk arkadaşım ve komşusu Erkan Karaduman ile birlikte daha pastanenin karşısında kaldırımda duran Naso’yu hemen tanımıştık. Koşar adım kucaklaştık, yılların hasretini çıkardık. Yüzlerimiz gülüyor fakat içimiz kan ağlıyordu. Pastaneye oturduk. Bir şeyler ısmarladık. Naso, hemen kırık bir Türkçeyle “Benim Türkçe çok azaldı artık konuşamıyorum” dedi. 

Biraz birbirimize şöyle konuşmadan baktık. Vücut dili derken, sohbet koyulaşmaya, çocukluğumuza o yıllardaki anılarına döndük yavaşça detaylara girdik Ada’yı çocukluk arkadaşlarını sormaya başlayınca Türkçesi yerine geldi gülmeye başladık. Naso, Atina’da evlenip, çoluk çocuğa karıştığını, antikacılık yaptığını, yağlı boya resimler yapıp, ödüller aldığını, tablolarının yüksek değerleri olduğunu, mezatlarda satıldığını bir çırpıda o unuttuğum dediği Türkçesi ile anlatmaya başladı. Bir de bize müjdeli bir haber verdi. Artık İstanbul’a döneceğini, en iyi ihtimalle yılın altı ayı Ada’da yaşayacağını söyledi. Kahveler içildi, bitmek bilmeyen güzel sohbet sona erince sarılıp çocukluk arkadaşım Naso ile tekrar görüşmek üzere ayrıldık. Yeni fıkralarını anlatmayı da Ada’ya bıraktık. 15 Kasım 2022

 

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Uzo’nun anavatanından geliyorum!

Heybeliada Ruhban Okulu'nun bilinmeyenleri

Neden çocuklara Lefter ismi konmaz?