Kayıtlar

Iğrıp

Resim
12 Eylül 1980 darbesinin tümüyle toplumun üstünü kara bulut gibi kapladığı günlerdi. Ne yapacağımızı pek bilemediğimiz en kıymetli yıllarımızın zamanı. Umutsuzluk içerinde kıvranırken, aynı zamanda çok şaşkındık. Geleceği kuracağımıza olan inancımız bir darbe ile yok olmuştu, sudan çıkmış balık gibiydik. Yine de şanslıydık aslında ölmemiş, yaralanmamış ne de içeriye düşmüştük. Sadece hayallerimizi, umudumuzu, geleceğimizi elimizden almışlardı. Böyle bir iklim içerisinde o yılları yaşayan milyonlarca gençten biriydim. Hiçbir planım ve işim olmadan bir ay önceki çok hareketli sosyal yaşamım bitmiş. Daha sakin ve kabuğuna çekilmiş şekilde yaşamaya başlamıştım. Kendimi oyalayacak bir şey ararken, o günlerde adada bir hareketlenme oldu. Bir ığrıp ağı ortaya çıkmıştı. Nostalji olarak adalılar biraya gelerek eski usul  ığrıp ağı ile balıkçılık yapacaklardı. Bunun için ığrıp ağına kolon atacak balıkçı tayfasına ihtiyaç duyuluyordu. Iğrıp, Bizans döneminde beri Boğaz’da ve Marmara Denizi’nd...

Son durak Büyükada

Resim
                                                                Büyükada Saat Meydanı Bir adada yaşamak, adalı olmak nasıl bir duygudur? Bu sorunun cevabı benim için aslında çok karışık ve derindir. Fakat sizi yormaya niyetim yok. Tek cevapla yetineceğim; özgürlük. Yalnızlık, uzaklık, özgürlük, aidiyet, çok kültürlülük, çoğulculuk, çocukluk birçok kişi bunlardan birini seçebilir. Prenslerin sürgün ve tutsak edildiği Adalar’da, ben özgürlüğü seçtim. Size şöyle bir örnek vereceğim. Adada yaşadığım güzel yıllarda İstanbul’a (kimi şehre der, kimi karşıya) indiğimde kalabalık saatlerde otobüsün boş gelmesini beklerdim. Sıkış tıkış otobüslere binemezdim. Boş ada sokaklarında kimseye değmeden özgürce dolaştığımız kalabalık ortamlarda bulunmadığımız için insanların tost gibi birbirinin üzerinde olduğu otobüslere binmez birisi boş gelince...

Biz de sana teşekkür ediyoruz.

Resim
  Bazı insanlar şövalye ruhludurlar. Hiçbir şey, hiçbir toplum baskısı söylemi onları korkutmaz. Hayranımdır böyle insanlara. İlkleri yaşayan, yapanlardır toplumun en önünde koşanlardandır şövalye ruhlular. Bu insanlar ölürler, öyle bırakmazlar bedenlerini toprağa gömülüp çürüsün diye. Ölü bedenleriyle öğretmeye, bilme insanlığa hizmet ederler. Ölümünden sonra da tıp öğrencilerine kadavra olarak eğitim vermeye devam eden Dr. Kriton Dinçmen gibi.. 2008’de son nefesini verdikten 14 yıl daha bedeniyle derse devam eder. Dersini vermiştir o bedenin de artık dinlenmeye ihtiyacı vardır. Hak ettiği bir törenle aşık olduğu, her kitabında bahsettiği, doğduğu Heybeliada’nın topraklarına gömülür. Bundan sonra kendime de ödev, o çok değerli kitaplarını alıp hocayla kitapları üzerinden tanışmak olsun. Heybeliada Rum Ortodoks Mezarlığına son yolculuk Dr. Kriton Dinçmen’i iyice tanımak için bundan sonrasını Tıp ve Psikiyatri tarihçisi, Fatih Artvinli’nin güzel paylaşımına bırakıyorum: Kriton Din...

Koço Kasapoğlu'nun oğlu çocukluk arkadaşım Naso

Resim
Türk Milli takımının ve İstanbulspor’un beyefendi futbolcusu Koço Kasapoğlu’nun bugün doğum günü. Koço Kasapoğlu Büyükadalı berber Niko ve eşi Efrosini’nin dördüncü çocuğuydu. 15 Kasım 1935’te dünyaya geldi. Hayatta olsaydı 87 yaşını kutlayacaktı. İstanbul beyefendisi dürüst insanı, 5 Nisan 2016’da doğduğu ve çok sevdiği Büyükada’da toprağa verdik.   Koço Kasapoğlu maça çıkarken Aşağıda 70’li yıllarda çekilmiş siyah beyaz fotoğrafını gördüğünüz Koço ve Kleopatra Kaspoğlu’nun oğlu Naso benim çocukluk arkadaşımdı. Büyükada’da çocukluğumuz birlikte geçti. Bize Türkçe’nin en güzel, en hoş kelimeleriyle, seçtiği fıkralarını anlatır, güldürürdü. Her gün “ Adil bak, yeni bir tane daha, buna çok güleceksin” der kolumdan tutup anlatmaya başlardı. Naso ile Ada’da çok güzel çocukluk ve ilk gençlik yıllarımızı geçirdik. Saat Meydanı’nın her yerindeydik, Ada’nın kıyılarında, denizinde, top sahalarında, bahçelerinde, çok güzel anılar birikirdik.  Koço Kasapoğlu, Naso,  Kleopatra Kasapo...

Neden çocuklara Lefter ismi konmaz?

Resim
  Bugün Lefter’in 10. ölüm yıldönümü. Hep ondan Türk futbolunun ve Fenerbahçe’nin efsanesi diye bahsedilir çok sevilir fakat futbolseverler, çocuklarına Can, Bartu, Metin, Oktay ismini verir de Lefter ismini vermez. Napoli taraftarları efsane oyuncuları Maradona’nın adını çocuklarına gururla verirken onun Arjantinli falan olduğuna bakmaz. Türk futbol taraftarı, İstanbul doğumlu, Türk vatandaşı, milli takım oyuncusu Lefter’in adını çocuğuna vermeyi nedense pek istemez! Kulübü, stadına Lefter’in babasını bile neredeyse Aşkale’ye götürecek varlık vergisini getiren kişinin adını verir, efsane futbolcunun adını ancak tesislerine layık görür.  Lefter Küçükandonyadis İtalya'nın Napoli Belediyesi, Napoli takımının stadı San Paolo'nun ismini, Arjantinli futbol efsanesi Diego Armando Maradona’nın adıyla değiştirmekte bir sıkıntı çekmez gururla verir Maradona’nın adını stadına. Lefter ismini, çok az kişinin bildiği ortalıklarda pek olmayan öne çıkıp “ Ben lefter’in oğluyum demeyen” ...

"Manş Fatihi" Doğan Şahin’e Veda

Resim
"Manş Fatihi", maraton yüzücüsü Doğan Şahin'in vefat ettiği haberini üzüntüyle öğrendim. Doğan Şahin iş insanı, sportmenliği ve çok özel karakteri ile İstanbul'un renkli bir kişiliği ve simgesiydi. Ak Saçlı Delikanlı 1980-1990’lı yıllarda eğer İstanbul’dan bindiğiniz vapur Adalar’a gidiyorsa birçok değişik görüntülerle karşılaşabilirdiniz. Tatlı bir hava almaya giden Ada yolcularını bekleyen sürprizlerden birisi de vapurun hemen yanında jet ski ile aniden ortaya çıkan ak saçlı bir delikanlıydı. Vapurlarla yarış yapan, aralarında dolaşan, iskelelerde inenlerin uzun süre jet ski ile yaptığı hareketleri ilgiyle izlediği kişi, yılların yüzme sporcusu Manş Denizi rekortmeni Doğan Şahin’di. Şahin, 1961 yılında Fransa’dan İngiltere’ye Manş’ı 14 saat 21 dakikada yüzerek geçip “Manş Fatihi” unvanını almıştı. O aynı zamanda Adalar’ın ak saçlı Poseidon’u olarak tanınırdı. Şahin, 1777 yılında faaliyete başlayan Hacı Bekir Lokumcusu’nun kurucusu Şekerci merhum Hacı Bekir Efendi...