Dünya şairi Nazım Hikmet..






15 Ocak 1902 Selanik. Nazım Hikmet'in ilk fotoğrafı daha 53 günlükken çekiliyor.

Nazım Hikmet

Sonrasında ise dünyada binlerce insan onunla fotoğraf karesinde yer almak için çıldırıyor. Babası Hikmet Bey, Osmanlı Hariciye memuru, annesi Celile Hanım ilk kadın ressamlardan ve iyi Fransızca konuşuyor. Kültürlü hoş sohbeti yapabilen sanatçı ruhlu bir kadın.  Böyle eğitimli bir aile olunca bebeklerinin bol bol fotoğraflarını çekmeyi ve albüme koymayı tabi  ki hiç ihmal etmiyorlar. Bebeğin adı eski valilerden olana büyükdede Nazım Paşa’dan alınıyor. Nazım Paşa, torunun eğitimin hiç kimseye bırakmıyor bizzat kendi ilgileniyor. Mevlevi şairi olan Nazım Paşa, evinde sıkça şiirli toplantılar düzenliyor. Nazım’da büyükbabadan etkileniyor ve ilk şiirini 11 yaşında yazıyor.

Nâzım Hikmet, Galatasaray'dan sonra 1917'de girdiği Heybeliada Bahriye Mektebi'ni 1919'da bitirip Hamidiye kruvazörüne stajyer güverte subayı olarak atanır. O yılın kışında son sınıftayken geçirdiği zatülcenap hastalığı tekrarlıyor aile dostu olan Deniz Hastanesi Başhekimi Hakkı Şinasi Paşa'nın gözetiminde iki ay süren bir tedavi döneminden sonra, kendisine iki ay da evde dinlenme izni veriliyor. Bu süre sonunda da toparlanamadığı, deniz subayı olarak görev yapabilecek sağlığa kavuşamadığı görülünce, 17 Mayıs 1920'de, sağlık kurulu raporuyla, askerlikten çürüğe çıkarılıyor. İşgal yıllarında bir grup arkadaşıyla Anadolu’ya geçiyor. Bolu’da Ankara hükumetinin direktifiyle öğretmenlik yapıyor. Moskova’ya gidiyor ve iki yıl Ekonomi Politik öğrenimi görür. İkinci gidişinde üniversitede tercümanlık ve asistanlık görevleri yapar.

Kız Kardeşi Samiye ile

1928’de Türkiye’ye döner çeşitli gazete ve dergilerde yazılar yazar. Ünlü bir şair olur. Çıkardığı kitaplar siyasal ve edebiyat dünyasında büyük yankı yapar. Bu tek parti hükumetinin pek hoşuna gitmez Nazım Hikmet’i bundan sonra hapis hayatı bekler. Tam 17 yıl çeşitli suçlardan hapis yatar. Bu süre içinde Nazım’ı  kurtarmak için yurt içi ve dışından kampanyalar başlatılır. Yurt dışında Nazım Hikmet’e özgürlük yürüyüşleri yapılır. İmza kampanyaları düzenlenir.  Nazım’ın annesi sokakta imza toplar. Nazım hapishanede açlık grevi yapar.

Büyük aşkı Piraye

Nazım, 1930'da tanışıp 1931'de evlenmeye karar verdiği halde kovuşturmalar, tutuklamalar yüzünden buna olanak bulamadığı Piraye Altınoğlu ile 31 Ocak 1935'te evlendi.

    Karım benim iyi yürekli, altın renkli gözleri baldan tatlı arım benim 

 Piraye Hanım 1935


 Nâzım daha önce de Sovyetler Birliği'nde iki kez evlenmişti; Birincisi orada görevli bir Türk ailesinin kızı olan Nüzhet Hanım ile kısa bir evlilikti, ikincisi ise bir Rus kızı olan Dr. Lena ile memleket hasreti yüzünden sona erer bu evlilik..
 Piraye Altınoğlu'nun ilk kocasından iki çocuğu vardı. Bu evlilikle Nazım Hikmet dört kişilik bir ailenin sorumluluğunu yüklenmiş oluyordu. Nazım Hikmet cezaevindeki son iki yılına girerken görüşmeci gelen dayı kızı Münevver Berk'e aşık olmuştu.


SSCB'ye ikinci gidişinde Lena Yurcnko ile evlenmişti.


Hapisten 1950 yılında genel af yasası ile dışarı çıkabilir. Cezaevinden çıkınca karısı Piraye'den ayrıldı. Kadıköy'de, önce annesinin Bahariye'deki evinde, sonra bir apartman katında Münevver Hanımla yaşamaya başladı.

Münnever Hanımla Burgazada'da 1950

İpek Film Stüdyosu'nda çalışıyordu. 26 Mart 1951'de, bir oğulları oldu. Adını Mehmet koydular. Hapisten çıktıktan sonra İstanbul’da sanatçı dostları ile özgürlük günlerinin tadını çıkartır.

Büyükada Nizam karakolu harekete geçer


1950 yılında Refik Erduran’la Büyükada’ya gider Dil yolu üzerinde geniş bahçesi olan bir ev kiralarlar. Nazım bu eve gelince yokuşun başındaki Nizam karakolu hareketlenir bahçenin giriş çıkışları polisler tarafından gözetlenirdi. Nazım ve Erduran bu hareketliliği seyredip eğlenir dururlardı. Uzun süre Büyükada’da dinlenir  zaman zaman Burgazada’ya geçer Sait Faik’in evinde kalırdı. Bu  esnada bol bol düşünür ve planlar yapıyordu.

1950 Büyükada  Dil Burnu Yolunda Eniştesi Refik Erduran'ın evinde


Nazım  Hikmet’i  askere alma girişimi başlar. Er olarak bir dağ köyün gönderilmesi konuşulur hem de hasta olduğu halde. Hasta şair şubeye çağrılır ve  eline tebligat verilir.
Artık Türkiye’de kalamaz. Bir palan yaparak kaçışını organize etmeliydi. Sıkı polis takibindeydi. 1951 yılında Mühürdar’da en son olarak bir çay bahçesinde Zekeriya Sertel ve Müzzeher Va Nü ile görüşür. O zaman örgütle ilişkisi olmayan ve polisin takip etmediği kız kardeşi Melda ile evli olan  Refik Erduran,  gazeteci Malik Yolaç’ın sürat motorunu satın almak amacıyla birkaç günlüğüne kullanmaya başlar. O sürat motoruyla bir sabah erken Nazım Hikmet’i Tarabya sahilinden alarak Karadeniz'de Bulgaristan'a doğru yol alır. Amaç Bulgaristan kıyılarına ulaşmaktır.

Geminin ismini görünce küfür  eder

Fakat Karadeniz çıkışında Rumen Plehanov şilebine rastladılar. Kararlarını değiştirip gemiye çıkmaya karar verirler. Nazım, Şilep'te mürettebata hem Fransızca hem de Rusça Nazım Hikmet olduğunu gemiye gelmek istediğini söyledi. Önce olumsuz cevap aldı bir saat süren bu tartışmalardan sonra gemiye alındı. Nazım Hikmet, şilepteki 'Plehanov' ismini görünce  “Bu herifi de hiç sevmem ama yapacak bir şey yok” diyerek bindi.  'Plehanov'  Ekim Devrimi öncesi Bolşevik  Sosyal Demokrat ve Menşevik hareket içinde yer almış Rus Marksist  teorisyen ve sanat düşünürüydü. Refik Erduran’ın da kendisiyle gelmesini istedi. Erduran, kabul etmedi kucaklaşıp ayrıldılar. Sürat motoruyla Boğazdan geriye döndü ve çok benzin yakıyor gerekçesiyle sürat motorunu sahibi Malik Yolaç’a iade etti.

Göçmenlik yılları
Nazım Hikmet önce Bükreş’e ardından ölünceye kadar yaşacağı Moskova’ya geçiyor. Bir daha ülkesine dönemiyor. Oradan Moskova'ya geçmesi üzerine, Nâzım Hikmet, 25 Temmuz 1951'de, Bakanlar Kurulu kararıyla Türk vatandaşlığından çıkarıldı.  Sürgündeyken birçok uluslararası kongreye katılan çeşitli ülkelere yolculuklar yapan Nâzım Hikmet büyük bir ün kazandı. Yapıtları çeşitli dillere çevrildi. Pek çok kitabı yayımlandı. Küba’dan Paris’e, Prag’a , Çin’e konferanslara katılıyor. Her gittiği yerde büyük ilgi ve şöhretle karşılanıyor. O dönemin ünlü şairleri yazarları ve devlet adamları ile samimi sohbet ve görüşmeler yapıyor şiirlerini yazmaya devam ediyordu. 1955 yılı sonlarına doğru, Soyuz Multifilm Enstitüsünden Arnavut giysileri konusunda bilgi almak üzere Nâzım Hikmet'i görmeye gelen Valentina Brumberg'in yanında,

Eşi Vera Tulyakova

Vera Tulyakova adında genç bir kadın yardımcı vardı. Bursa'da 1948 sonunda yaşanan olay bir çırpıda tekrarlanıverdi. Şair gene yaşamında "ilk defa" âşık oluyordu. Ama bu kez gönül verdiği genç kadının evli olduğunu, bir de kızı bulunduğunu bir yıl sonra öğrenecekti.
 Ocak 1962'de Kruşçev'in aracılığıyla Nâzım Hikmet'e Sovyetler Birliği pasaportu verildi.


3 Haziran 1963


Şubat 1963'de Nâzım Hikmet Asya ve Afrika yazarlarının Tanganika'daki toplantısına katıldı.
Martta, nisanda Berlin'deydi. Nisan sonunda Moskova'ya dönünce "Cenaze Merasimim" adlı şiirini yazdı. Mayısta, oturdukları apartman dairesi temizlenip boyanırken, Staraya Ruza'daki bir daçada kaldılar. Staraya Ruza'dan döndükten kısa bir süre sonra ise, 3 Haziran 1963 sabahı, Nâzım Hikmet bir kalp krizi sonucu Moskova'daki evinde öldü.

Vera Tulyakova ile

Türk şairi Nazım Hikmet  Rus Yazarlar Birliği’nin düzenlediği büyük bir törenle Moskova’da Novodeçi mezarlığında toprağa veriliyor. Nazım’ın son aşkı Vera  Tulyakova  2001 yılında öldükten sonra Vera’nın külleri Nazım’ın mezarına, kalp hizasına serpiliyor. Nazım Hikmet yaşarken 3 vasiyet yazdı. Mirasını oğlu Mehmet ile Türkiye Komünist Partisi’ne bırakan vasiyeti geçerli sayıldı. Eşi
Vera büyük bir olgunluk gösterdi tüm itirazlara rağmen 'Bir çocuk ve partiye dava açamam' diyerek eşinin mirasını istemedi kızının geçimini kendisi sağladı.

Eşi Vera Tulyokova ile keyif içinde

Hasretin Şairinin en büyük vasiyeti

Nazım, vatanına insanına hasret bir şekilde bu dünyadan ayrıldı. En büyük vasiyeti yerine gelmedi.

Vasiyet

Yoldaşlar, nasip olmazsa görmek o günü,
ölürsem kurtuluştan önce yani,
alıp götürün
Anadolu'da bir köy mezarlığına gömün beni.




Özel teşekkür

Nazım’ın kız kardeşi Samiye Yaltırım’ın derlediği ‘Fotoğraflarla Nazım Hikmet’ kitabını  bana fark ettiren temin eden ve bu fotoğrafları almamı sağlayan İstinye’den kitap kurdu can dostum Sefa Demirbilek’e  çok teşekkür ediyorum.

Nazım Hikmet


Kemal Tahir ve Hikmet Kıvılcımlı  Çankırı Cezaevi 1940




Vera ile Moskova yılları





Mavi gözlü dev şiirini yazdığı dönemde  Moskova'da evlendiği Nüzhet hanım 1921



Annesi Celile Hanım ve Kız kardeşi Samiye ile Moskova dönüşü



Eşi Lene Yurçenko 


1933 Bursa Cezevi ilk tanışıklık


Vala ile Ankara Yolunda 1921

Yorumlar

  1. Dünyayı kurtaracak olan entellektüel birikimdir. Adilciğim çok güzel bir çalışma olmuş. Emeğine sağlık. Teşekkür ediyorum. Sefa Demirkol

    YanıtlaSil
  2. Çok sağ ol güzel sözlerin için Sefa Demirkol

    YanıtlaSil
  3. Adilcim ellerine sağlık. Çok güzel bir yazı olmuş.

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

Uzo’nun anavatanından geliyorum!

Heybeliada Ruhban Okulu'nun bilinmeyenleri

Neden çocuklara Lefter ismi konmaz?